Av. Tamer Acaroğlu Cezasızlık Algısı ve Değişmesi Gereken İnfaz Kanunu değerlendirdi

Son dönemde en çok tartışılan konulardan biri olan cezasızlık algısı ve infaz sistemi tartışmalarının ardından konu hakkında Av.

tarafından
52
Av. Tamer Acaroğlu Cezasızlık Algısı ve Değişmesi Gereken İnfaz Kanunu değerlendirdi

Son dönemde en çok tartışılan konulardan biri olan cezasızlık algısı ve infaz sistemi tartışmalarının ardından konu hakkında Av. Tamer Acaroğlu basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Av. Tamer Acaroğlu yaptığı açıklamada “Suç oluşturan eylemlerin yaptırımı olarak ceza verilmesinin adalet sistemindeki amacı; suçları cezalandırırken suçluları rehabilite ederek topluma tekrar kazandırmak ve toplumda adalet güven duygusunu tesis etmektir. Cezasızlık algısı, ülkemizde ceza hukuku ile az-çok ilgilenen ya da bir suçun mağduru olmuş herkesin malumu olan bir konudur. Ancak ülkemiz bu konuda bir paradoks yaşamaktadır. Zira hem cezasızlık algısı hem de cezaevlerindeki aşırı doluluk; mücadele edilmesi gereken iki temel sorundur. Dolayısıyla ülkemizdeki kanunlarla birlikte adalet sisteminin ters etkileşim içeren bu iki olguya da çare üretmesi gerekmektedir.” dedi.

Açıklamalarına devam eden Av. Tamer Acaroğlu “2012 yılında cezaevlerinin rahatlatılmasından başka bir amaç taşımayan denetimli serbestlikle salıverme, yasa gerekçelerinde topluma daha iyi ve insancıl bir infaz rejimi olarak tanıtılmıştır. Sonraki yıllarda artarak devam eden bu ve benzeri uygulamalar toplumda cezasızlık algısı oluşturmuştur. Bilindiği üzere 9. yargı paketi yakında çıkacak. Fakat torba yasa ile defalarca değişen infaz kanunu da maalesef henüz efektif bir çözüm üretemedi. Cezasızlık algısı nasıl oluştu derseniz; örneğin iki yılın altındaki suçlarda bir yıl koşullu salıverme, bir yıl da denetimli serbestlik, dolayısıyla iki yılın altında ceza alan şu anda bazı suçlar istisna olmak üzere hapis cezası almamış oluyorlar. Ciddi süreli hapis cezalarında dahi infaz kanunu sayesinde çok kısa cezaevinde kalıp tekrar tahliye olabilmekteler. Hatta halk arasında ”merak etme imza ile kurtarırsın, zaten bir yatarı yok” gibi söylemler bir hayli fazlalaşmış durumda.

Kasten adam öldürme suçlarında haksız tahrik sayesinde 24 sene süreli hapis cezası alan sanıklar yaklaşık 9 yıl kadar yatıp çıkmaktadırlar. Türk Ceza Kanunu madde 157’de düzenlenen dolandırıcılık suçunda ise 1 ile 5 yıl arasında bir ceza öngörüldüğünden ötürü piyasada 25-30 kişiyi dahi dolandıranlar tutuklanmadan yargılanmakta, bu süreçte yeni mağdurların peşine düşmeye devam etmektedirler. Cinsel taciz, sürekli takip, laf atma gibi suçlar için özel bir yaptırım maalesef yok. Aslında ülkemizde idama gerek yok, İnfaz Kanunu’ndaki mevcut indirimleri ortadan kaldırdığınızda suçluların cezaevinde uzun süre kalacağı algısı toplumda oluştuğu zaman, toplumdaki suça yatkın şahıslar tekrar suç işlemeye cesaret edemeyecektir.

Maalesef bu algının oluşmasında İstanbul Sözleşmesinden ülkemizin çekilmesi de büyük rol oynamıştır. Bazı kesimlerin eşcinselliği normalleştirmeye çalıştığı söylemiyle karşı geldiği İstanbul sözleşmesi esasında kadınların ve çocukların korunmasında büyük rol oynamaktaydı. İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesi sonrası suça yatkın şahıslarda ‘Kadını öldürsem dahi ceza almayacağım.’ algısı oluşmaya başladı.

Bütün bunlarla beraber TBMM ‘nin infaz indirimi düzenlemelerinin başta kadın ve çocuklara karşı suçlar olmak üzere dolandırıcılık, hırsızlık, kasten yaralama, kasten öldürme gibi suçlarda neden olduğu artış ve toplumda yarattığı cezasızlık algısı, toplumsal güvensizlik, adalete olan güvene verdiği zarar ortadadır. Yine TBMM tarafından yeni yasal düzenlemeler ile bu aldı ivedilikle değiştirilmelidir.” diyerek açıklamasını tamamladı.